29 Temmuz 2009 Çarşamba

Kıyıdaki Ben

Gözlerim,

Bakmayı bıraktıysam ölmüşüm demektir.

Kapanınız.


Kıyıya uğrayan karabatağın bir parıltı gibi kayboluşu, denizin üstünde beklenmedik bir ayrılığı işaretlercesine duran gül yaprakları, ufukta bulutların şekilsizliği ve geçtiğim sahil şeridinin sonsuz uzunluğu, ön tamponunu yitiren bir otomobilden arda kalan keder, telefonda birkaç cümle için üşüyen ellerim, susmayan düşünceler, bir şarkının eninci tekrarına hastalıkta ve sağlıkta bağırarak eşlik etmek, 90'lı yılların mutlu bir hatıra olması, içinin burulması, gerçekleşmeyecek hayaller kurmak, örneğin eski bir filmde salon dansları icra etmek, bağrındaki yumruğun kuş olup uçması fakat bir martının bedeninde yeterince anlam kazanamaması, yürümek için benzine ihtiyaç yok, çoğu zaman karşılaştığım kırmızı gömlekli pancar suratlı adam, santa nikola'nın memlekete dönerken alman çikolatası ve nivea krem getirmesi ihtimali, spor ayakkabıyı bu günlere taşıyanları alınlarından öpmek, tuzak misinalar, artık hiç bisiklete binmiyor olmak, belki iki tekeri oldum olası sevmemek, okulu kırıp on kişi gezen liselilerin zekasından şüphe etmek, üniversitede otuz kişi sinemaya gitmek, kaldırım taşlarında dünyanın ritmini sezmek, bir insan ıslanmak dileğiyle dalgalı denize paralel yürür mü, soru işaretlerini çekmeceye kaldırmak, yürüdüğüm yolun gece farklı bir yere dönüşmesi, eskiden takvim okumam, vaktiyle barındırdığım temiz özellikler, terden gözlerimin yanması, o kadar boşvermek ki artık hiçbir şeyi varsaymamak, o güller gerçekten kurudu mu diye düşünmek, hayatta kelimelerin kifayet etmeyeceği ne kadar da çok şey olması, bir metreden kısa olduğum zamanlar, küçük çocukların yalan yanlış anekdotlarla dolu bilgisizlik timsali diyalogları, çocuklara has acımasızlık pratikleri, kendi çocuğunu öyle güzel yetiştirmek ki, belki zengin bir kahvaltı olasılığı, dönüşte çayını hazır bulmak, dönüşte hazır bulunmak, dönünce bulmak, dönmek ve bunların hepsi bir yana, hafızanın kısa ömürlü bağları kopmadan az evveli aklına gelmeye zorlayarak, birkaç saniye öncesine zaman yolculuğu yapman, bu şekilde tüm düşünce haritanı ortaya çıkararak kendini tanımaya bir yerden başlaman, yine de duygularını kendinden bile saklaman, tesadüf fikrine yer bırakmayacak kadar kesin ve kuvvetli bir düzene tabi olarak eşzamanlılık gösteriyordu. Turu tamamlarken ağzım kuruyordu. Duş alıp uyumak istedim. Kendimle baş başa kalmak zihnimi yoruyordu.

Hiç yorum yok: