28 Eylül 2008 Pazar

Sonsuzluk ve Bir Gün


O sabah yataktan kalkmıyorum. Yaşamak yerine, günümü bir anlatıcıdan dinlemeyi tercih ediyorum:
"Reçel, peynir ve beyaz ekmekten oluşan kahvaltısını her sabah olduğu gibi büyük lokmalarla bitirdi. Saçlarını bir türlü yatıramadığı için binmesi gereken otobüsü kaçırdı. Taksi olasılığını bir kalemde geçti, geç kalmayı önemsemezdi.

Hayatı boyunca okula gitmiş biri için, merdiven çıkarken tek adımda katettiği basamak sayısı ürkütücüydü. Dersleri dinlediği anlaşılsın diye başını yana eğerdi. Öğle arasında eski filmlerden bahsetti, tespitleri yeterince komikti. Akşama doğru bir kafede sade soda içti. Tavla atmayı gönülsüzce kabul etti, rekabetten nefret ederdi.

Odasında kısılabilir ses isterdi. Alışkanlıkla televizyonu açtı, saatlerini İnternet'te geçirdi. Başkalarının hayatlarını okur, izler, dinlerdi. Uykuya giderken sevilmeyi düşledi. Düşlerinde ağlamayı pek severdi".

Hayat gailesi, insan yoruluyor. Gün biterken uykuya dalmakta zorlanmıyorum. Ertesi sabah yataktan kalkmak istemiyorum. Gözlerimi yastığa siliyorum. Anlatıcılardan kurtulmanın yolu hiç uyanmamak mıdır, diye düşünüyorum. Değişiklik yapıp gündüz uykusunu deniyorum. Rüyamda uçtuğumu görüyorum. Bir çocuktanrının seslendiğini duyuyorum. Duyuyorum.

Hiç yorum yok: