Uykusuzluğun da REM evresi vardı. Sırasıyla uykuya direnme, uykusuzluğu açlıkla karıştırma, bezme, durgunlaşma ve sinirlerin laçka olması evrelerinden sonra geliyordu. Bolca göz kırpma içeriyordu.
Gariptir, hayatının bir döneminde herhangi bir sebeple nöbet beklemiş olanlarda bu biyolojik durum yüzeyin çok altında gözlenirdi. Velâkin bastırılmış uykusuzluk (bastırılmış yalnızlıkla bir örnek), fi tarihinde kişinin karşısına dikilerek, her kötüden bir iyi çıkacağı gibi - doğrusu her işin olması gerektiğine varacağı gibi - kişiyi göz altı torbaları denizinden mutlu rüyalar okyanusuna taşıyacaktı.
Uzun yoldan eve dönende, emek isteyen bir işi bitirende, bir daha uyanmayacak olanda bir de gerçekten ihtiyaç duyanda öyle yoğun bir uyku olurdu ki, çok yaklaşsan o bulut diyarında süregidenleri duyabilirdin bile.
Nitekim henüz doğmamış güneşe uyanmak, belki bu döngünün en güzel bombesiydi. Kim bilir oralardaki ruhlar, ilk neyi görmeye bu denli sevinirdi?
Due Date
-
Due Date çok büyük beklentiyle izlenmediği takdirde büyük keyif alınacak
bir film.
Ethan'ın babasının küllerini içtikleri sahnede gülmekten koltuktan
düşü...
13 yıl önce
2 yorum:
Enfes bir yazı olmuş hocam.
Sağolasın hacı, senden de merakla yeni entry bekliyorum valla bu ara :)
Yorum Gönder