30 Nisan 2010 Cuma

Yandan Çarklı

Bizim buraların vapurlarında, ne başta ne de kıçta oturacak yer vardır. Yani, sırtını vira bismillah yol alan teknenin rüzgarına verip, şöyle bir ağız tadıyla, boğaz tuzuyla zatürre olamazsın. Ben sana hiç yan bakmadım sevgili şehrim, martılara klark çekerek geçti şu muhafazakar suüstü seyahat maceralarım. Oysa anlatacağım düşteki beyefendi, vapurun, tabiri caizse kukuletasında, değilse şampanyasının kırığında; vikinglerin sirenleri kandırmak için boyadığı denizkızının kuyruğunda, olur da batacak gibi olursa farelerin acil çıkış yapacağı minik kapının hemen üstünde, titanikten cekin çıkmaz kalemle gözgöz yazdığı koltukta oturuyor. Yanında kansızlıktan saydamlaşan bir kadın var. Siyah beyaz bir filmdeler sanki, artlarındaki perdede hiç varılamayan bir köprü var, geminin ucu görünüyor orası kesin, geri kalanı meçhul, bir tek adamla kadın gerçek.

İşte o sırada perde yırtılsa, gemidekiler (dediysem bizim ikili) olsa olsa bir uskumru boyu yol gittiklerini fark etseler, kadın ağlasa, dahası adam ağlasa. Antrparantez, adam filmin önceki kısmında gözyaşı dökmüştü; kadından gelen bir mektuba limon sıkıyordu, kağıt da saydamlaşmıştı, ardından kadının gül yüzü seçiliyordu. Adam bu sefer gerçekten ağlasa. Neden, deseler, bizi gemi bile olmayan bir gemiye bindirdiniz; hiç bitmeyen bir yola koştunuz, ardımızda bıraktığımız anılar ise pelikülden ibaretmiş meğer; neden, deseler, bizi olmayan gurbetlerde bıraktınız, sarı kağıtlara ekşi ekşi ağlattınız, demek biz eşekmişiz ki eşeğimizi kaybettirip sonra buldurdunuz; neden, deseler, adam sözü alsa, yokluğunda ayyaş oldum, şantörlerden hep aynı şarkıları, tekrar tekrar istiyorum -kadın sözünü kesse, seni bir defa özlemiştim, yüreğim çıkmıştı, şimdi hayat bildiğimiz şey yarın kabloluda altmış yıllık kopyalarla oynayacak; neden, demelerine kalmadan izleyen ben girsem araya, siz eski bir filmden koptunuz evet, ya kalanlar, dışardakiler, ya yamaçtakiler; benim de geçmişimle bağım yırtılıp kopacak kadar incelmedi mi, ben de bazen tekerlekteki hemstır gibi vargücümle yerimde saymıyor muyum; ben özlemiyor muyum, ben ağlamıyor muyum; peki bunlar neden, desem -birlikte yürüdüklerim benden baskın çıksa, senkronizasyonun dibine vursalar, biz de unutulmayacak anlarımızı unuttuk, düşünmeyi bile unuttuk, sen yine iyisin, bizde duygunun zerresi kalmadı, İNSANLIĞIMIZI UNUTTUK DESELER, SESİMİZ YÜKSELSE, O KADAR KOYU KONUŞSAK Kİ SÖZLERİMİZ VÜCUT BULSA BAĞIRDIKÇA KALIN KALIN ÇIKSALAR AĞZIMIZDAN, ÖYLEKİ FONTLARI BİLE BÜYÜSE NOKTALAMA İŞARETLERİMİZİ BİLE KAYBETSEK VİRGÜLÜ NOKTAYI TERK EYLESEK ÖYLE KONSANTRE BİR İSYANLA HAYKIRSAK Kİ ARADABOŞLUKBİLEKALMASA

Düş kısmı burada bitiyor, güneşle birlikte belki tüm renkler açılıyor. Birileri sesimizden, nefesimizden ürkmüş; hem hava da aydınlanmış, iyisi mi saklanalım demişler. Vapurun sağındaki ve solundaki deniz, kısa süre için de olsa rahatlıyor. Göğün mavisinin köpüğe dönüştüğü o saliselerden birinde kafamı kaldırıp ileri bakıyorum. O, koltuktan nasibini alamamış yere başka bir adam sırtını dayamış. Kore savaşından kalma motor yağları gömleğini batırıyormuş, olsun varsın, hiç değilse kimseden izin istemiyor. Yanına gidip omzunu sıvazlıyorum, hep ellerime bulaşıyor, alıyor mu beni bir gülme..

MİNİ QUIZ:
Parçada sözü edilen şahsı gülme alıyor mu?
a) Evet alıyor
b) Hayır almıyor
c) Sonu rüyaymış
d) Gerçek payı varmış

2 yorum:

cattibrie_fr dedi ki...

(c) sonu ruyaymis. ama bir gun gercekten oluvermis. ruyada gulemeden uyanmis. ama gercek olunca ruyayi hatirlayip bir gulme almis (a). yani aslindademek istedigim sanirim (d) gercek payi varmis.

Morte dedi ki...

kararsızlıkta kararlı gördüm seni
(şu anda ad hominem yaptım ama chewbacca defense gibin değil de, bir yaşam coach'u gibi (yani kanepe gibin değil de))
doğru cevap şudur, oradaki dört tane şıktan birini (veya birkaçını) seçmek zorunluluğu yoktur. Örneğin, rüyadan gülerek de uyanabilir. öyleki uyumuyor olsa bile gülerek uyanabilir, o derece. hep olası bunlar.