8 Ekim 2009 Perşembe

Uzak Ufuklar

Gazetenin verdiği bir kara yolları haritasında on dört santim ilerdeler. Mavi gökyüzünün ötesinde, lacivert uzayda aydınlık senelerle ölçülen mesafelerdeler. Bir romanda fersah fersah, bir filmde parsek parsek ötede; bir idealde daha ırak, fakat bırakılmayacak kadar sıkı sarılmış; hafıza yollarına yapılacak yolculuk ne kadar kısa, oysa o anılar hepsinden uzaktalar. Bir zamanlar gereğinden çok ortadaydılar, şimdi neredeler? Gecelerimi alan silüetler, şimdi bir telefondan bir hayli dışarda, bir mektup için fazlaca kayıp, teknolojiyse içimi üşütüyor, aslında bir kulak çınlamasında yaşamaktalar. Sabah altı, sokak lambaları sönüyor, özlemler karanlığı bile uzatıyor. Bir binanın üst katından büyüteçle yolu izlemeye çalışan çocuk, yanılma, insanın gözünde büyüyen dünya ancak yaşamaya karar verince küçülüyor.

Geçirdiğin hayat mı, yoksa geriye bakıp yaptığın muhasebe mi daha uzun sürüyor? Bir yerlerde, farklı seviyelerde meraktalar. Şu garip merdivenin basamakları bir değil, iki ayağım bile birbirine eş değil, belki bu yüzden dura dura çıkmaktalar. Ufka odaklanan gözlerim, azıcık yerküreye bakın, delik deşik kaldırımlar. Eskittiğim yollara sorulsun, komşunuz denizi nasıl bilirdiniz, uzatmadan söyleyiniz. Çocukken asyayı, avrupayı gönyeyle ölçebilmek gibisi yoktur. Alıcılarınızla oynamayın, algınızı gayet net seçebiliyorum. Bu denli uzun konuşanlar, lafı dolandırmamayı nasıl beceriyorlar? Galiba asıl cevaplar, doğru sorularda saklılar.

- Nerelisiniz?
- Görece.
- İçinden mi?
- Bazen... Bazen.

Hiç yorum yok: