11 Eylül 2009 Cuma

Hayat Güzel, Sadece Elleri Üşüyordu

Yine o uçtuğun rüyayı görsen, dedi. Parmaklarıyla sehpaya üç defa dokundu, ardından söylediğini yineledi. Görsen keşke demedi. Görsene diye buyurmadı. Görsen nasıl olurdu diye sormadı. Görsem şaşıp kalmazdım, belki tekrar anlatırdım, bu defa başka türlü uçardım. Ellerini izliyordum, pütürlüydü, kaba sabaydı. İnsanın elleri yüzündeki çizgilerden az mı yaşardı? Onu tanıyalı seneler olmuştu, onun beni tanıdığına eşit ama sanki daha çok o yaşlanmıştı. Dışarısı ince ince yağıyordu. Ne tuhaf, yağmur yıllar önce de aynı bu şekilde düşüyordu, bulutlar ve damlalar kaldırımda çıkan silüetimi odaksızlaştırıyordu. Az önce aynaya baktım, bulanıktı, galiba yanlış gözlüğü takmışım. Kapıya üç kere vurulmuştu, o sırada uzaklarda canlara kıyılmıştı. Gözlerimi açtım. O var mıydı? Ceplerimi yokladım, ceplerim yerindeydi. Yakam kavuşmuyordu, bu beni belli belirsiz rahatlatıyordu. Kim bilir, dedim. Gözlerim ağrırken cümleleri uzatmaya gücüm yetmiyordu. Yalnızca olacaklara seviniyordum. Kalbim vurunca, bazen kaşını gözünü yarsam da yaşadığımı hissediyordum.

Hiç yorum yok: